Devrim’den TOGG’a Türkiye’nin otomotiv tarihi

Spread the love

Yerli otomobil, Türkiye için bir macera oldu. Hala gözümüzü yollarda bırakan yerli otomobil maceramız TOGG ile devam ediyor. Peki Türkiye’nin her yıl gündeme gelin “yerli otomobil” iddiasının kaynağı ne? Devrim otomobillerinden TOGG’a, Türkiye’nin yerli otomobil macerasını anlattık.

Türkiye’nin yerli otomobil macerası
1950’li yıllarda sanayileşmenin önemi anlaşılınca Türkiye bu yeni çağa ayak uydurmak için akımı takip etmek ister. O dönemde pek çok elektroniğin hayata geçirilmesi gerektiği konuşulur. Bunlardan en çok dikkat çeken ise tabii ki yerli otomobil oldu.

Devrim arabaları
Dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Türkiye’nin kendi otomobilini üretmesi gerektiğini söylerken Türk mühendisler buna imkansız gözüyle bakar. Daha sonra medyanın baskısının Cumhurbaşkanına ve mühendislere dayanmasının ardından Cemal Gürsel, Türk mühendisleri kapsayan gizli bir emirname yayınlatır. Yayınlanan emirname kapsamında otomobil üretiminde bulunma potansiyeli olan 22 mühendis ve 1 mimar Ankara’daki bir toplantıya çağrılır. Toplantı kapsamında mühendislere yerli bir otomobil üretmeleri için 1.4 milyon TL ödenek ayrıldığı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na kadar süre verildiği duyurulur.

Devrim’i üreten 22 genç mühendis ve 1 mimar
Çalışmaya başladıkları günden itibaren 29 Ekim’e 128 gün vardır. Hem sürenin çok kısıtlı olması, hem de yeterli donanıma sahip olmayan mühendislerin kendi arabaları bile yoktu.

İlk olarak aralarından otomobili olan yüksek mühendisin otomobili Eskişehir’de kurulan atölyeye getirilir. Çalışmanın ilk günlerinde atölyeye getirilen aracın her bir parçası incelenir. Parçaların nasıl monte edildiğini anlamak için aracın her bir aksamını söküp yeniden takarlar. Böylece bir otomobil montajının nasıl yapıldığı hakkında ellerine daha fazla bilgi geçmiş olur.

22 mühendis araştırma ve geliştirme yapmak üzere aracın parçaları için bölümlere ayrılır. Bir kısmı aracın dışıyla, bir kısmı tasarımıyla ve bir kısmı da motoruyla ilgilenir. 128 günde tüm sürecin tamamlanması istense de bu imkansızlık içinde yapmak zorunda olduklarının farkında olurlar.

Devrim otomobili üretilirken mühendislerin en çok dikkat ettiği nokta özgünlük olmuştu. Tasarlayacakları otomobilin, piyasada mevcut olanlara benzememesi için büyük çaba sarf ederler. Sonuç olarak 128 günlük sıkı çalışmanın ve özverinin ardından ortaya Türkiye’nin yerli otomobili çıkar.

Teslim günü
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı öncesinde üretilen araç Eskişehir’den Ankara’ya giden trene yüklenir. Trenlerde araç taşınırken güvenlik önlemi olarak araca benzin konmaz. Benzinin, araç Ankara’ya ulaştığında konulacağı planlanır. Fakat araç Ankara’ya geldiğinde bu unutulur ve araç polis tarafından TBMM’nin bahçesine park edilir. Devrim arabalarını üreten mühendislerden biri benzinin konulmadığını fark eder ve aceleyle ellerini kullanarak benzini araca yüklemeye çalışır. Fakat tüm benzin yere dökülünce araca sadece çok az bir benzin yüklenebilmiş olur.

Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Devrim otomobiline bindikten sonra sağ koltukta oturur ve sol koltuktaki genç mühendislerden biri tedirginlikle aracı sürmeye başlar. 200-300 metre gittikten sonra araç durur ve Cemal Gürsel araca benzin konulmasının unutulduğunu anlayınca şu sözleri söyler: “Batı kafasıyla otomobil yaptınız ama doğu kafasıyla benzin koymayı unuttunuz.“. Bu sözleri söyledikten sonra beyaz renkli olan diğer Devrim arabasına biner ve önce Anıtkabir’e, ardından geçit töreninin yapılacağı yere gidilir.

Devrim otomobili tam takır çalışsa da siyah renkli araca benzin koyulmadığı için büyük bir talihsizlik yaşanmıştır. Neyse ki beyaz renkteki diğer otomobille ziyaretler gerçekleştirilir.

Devrim arabalarının tarihin tozlu raflarına karıştıran ise medya olur. 30 Ekim’de gazetelerin çoğu, “Devrim yolda kaldı” gibi söylemlerle aracı kötüler. Halkın da diline “beceriksizlerin icadı” olarak düşen Devrim, daha sonra hükümetten de destek göremeyince tarihin tozlu raflarında yerini alır. Aslında 128 günlük sıkı çalışmanın eseri olan Devrim, Türkiye’nin otomobili olabilirdi. Fakat medyanın adeta nefret söylemleri olan yayınları nedeniyle hem halk, hem de devlet yetkilileri ümidini keser.

Anadol
Devrim arabaları medyanın ve halkın gözünde başarısızlık olsa da Türk mühendislerine büyük ilham kaynağı olmuştu. Bu feyzi alan Vehbi Koç, İngiltere merkezli Reliant firmasına araç tasarımı yaptırır. Yapılan tasarım, o dönemde çelik arabaların maliyetli olmasından dolayı cam elyaf tasarımıdır. Anadol otomobilinin motoru Ford’dan sağlanır ve aracın geriye kalanı Türk mühendisler tarafından tamamlanır.

Büyük bölümü yerli olan Anadol, o dönemde popüler olan vinil tavan kaplamasına da sahiptir. 19 Aralık 1966’da üretime başlanır ve 26.800 TL’ye piyasaya sürülür. O dönemde araca olan talep çok fazla olur, başvuru sayısı 76.000 bandındayken ilk yıl 8000 Anadol üretilebilmiştir. Bu yüzden taleplere yeterli cevap verilemez.

Tıpkı Devrim’e yapıldığı gibi medya tarafından Anadol’a da manipülasyonlar yapılır. Yapılan eleştirilerin baş gerekçesi ise aracın çelik değil cam elyaftan yapılmasıdır. Medyanın karalamalarına rağmen Devrim’den daha iyi bir çizgi izlendiğini söyleyebiliriz.

kaynak.shiftdelete.com